22 Ekim 2013 Salı

Üç Elma'ya Gittik!



DBB Grubu sayesinde haberdar olduğum doğal ürün çiftliklerinden biri de Üç Elma’dır. Bazı ürünlerini tatma şansı bulduğum çiftliğe bayramda iki günlük bir gezi organizasyonu düzenlendiğini duyunca kaçırmak istemedim. İyi ki de öyle yapmışım, aslında yapmışsız demek daha doğru çünkü ailece gittik Üç Elma’yı ziyarete. Böylece hem kısa bir süreliğine Ankara’dan bizi uzaklaştıracak güzel bir tatil yaptık, hem Üç Elma Çiftliği’nin özverili ve güleryüzlü sahipleri Keziban-Hüseyin Genç çiftiyle ve kızları Güneş’le tanışmış olduk, hem de doğal beslenme ve gerçek gıda konusunda ilk elden birçok bilgi edinme şansını yakaladık. Yediğimiz güzel yemekler ve çocukların dolu dolu eğlenmeleri de cabası.
Üç Elma Çiftliği, Çankırı’nın Yapraklı İlçesi’nin Doğanbey Köyü’nde. Çiftliğin Ankara’ya uzaklığı yaklaşık 2,5 saat.


Genç Ailesinin doğal tarım serüveni 2000 yılında başlamış. Ankara’da yaşayan aile, Hüseyin Bey’in emekli olmasıyla birlikte memleketleri Çankırı’ya, daha doğrusu Keziban Hanım’ın köyü olan Doğanbey’e göç etmişler. Geliş o geliş, o günden beri bu güzel köyde yaşamlarını sürdürüyorlar. Bilimsel ve doğal yöntemlerle tarım yapan Genç Ailesinin bu faaliyetleri onları DBB ve Slow Food İstanbul gibi gruplarla buluşturuyor.
Genç ailesinin ürün yelpazesi bir hayli geniş. Tarla ve bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri doğrudan tüketiciyle buluşturdukları gibi, kendi mahsullerini işleyerek de sunuyorlar. Tabii ki bunu da geleneksel ve doğal yöntemlerle yapıyorlar. Salça, pekmez, sirke, marmelât, erişte, bulgur, un, üzüm suyu, tuz çiftliğin işlenmiş ürünlerinden bazıları. Sebze-meyve grubunda ise elma, domates, kırmızı lahana, kabak, biber gibi birçok ürün sayılabilir.
Üç Elma’da yetiştirilen veya hazırlanan ürünlerde kimyasal ilaç kullanılmıyor. Doğal besinlere ulaşmanın herkesin hakkı olduğuna inanan Genç Ailesi, üretim süreçlerini herkesle paylaşmaya da açık. Genç Ailesi doğal beslenme meselesine bir tarafta üretici, diğer tarafta tüketicinin yer aldığı salt ticari bir etkileşim olarak bakmıyor. Bilginin paylaşılması ve aktarılması da önemli onlar için. Onlar işe böyle bakınca, biz de öğrenmeye istekli olunca birçok yeni şey öğrendik gezimiz boyunca.




 

Özellikle tuz, buğday ve sirke konusunda aydınlattı Hüseyin bey bizleri. Ben zaten uzun süredir Çankırı’dan gelen tuzu işlenmemiş haliyle kullanıyordum. Ama Hüseyin Bey’in verdiği bilgilerle tuzun kaynağını, türlerini, piyasa tuzuyla doğal tuzun farkını öğrendim. Ve piyasa tuzu almamakla ne kadar doğru bir iş yaptığıma bir kez daha ikna oldum. Daha önce de yazmıştım, bize tuz tükenmeyin diyorlar ya, bu bence ezbere bir söylem. Piyasada satılan tuzlar, dinamitle çıkartılıyor, kimyasallar kullanılarak işleniyor ve akışkan hale getiriliyor. O tuzun zararlı olduğuna ben de katılıyorum. Ama tuz madeninden kazma kullanılarak çıkarılan, tahta tokmaklarla ufaltılan tuzun bir zararı olmayacağı gibi, faydalı bir besin maddesi olduğunu düşünüyorum. Zaten Hüseyin Bey’in anlattığına göre eskiden depresyon da dâhil olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde tuz kullanılır ve şifasına inanılırmış. 

İşlenmemiş tuz parçaları.
                                                                                               
Çankırı’nın ata tohumu olarak da bilinen üveyik buğdayının az sayıda yetiştiricisinden biri olan Genç Ailesi’nden buğday konusunda da epey bilgi aldık. Geleneksel tohumlarımızın artık kullanılmadığını söyleyen Hüseyin Bey, tohum çeşitliliğinin kaybolduğunu, un, ekmek, bulgur gibi tüm buğday ürünlerini değerlendirmeye tohumundan başlanması gerektiğini anlattı bizlere. Yani, sağlıklı ve doğal olmayan buğday   tohumuyla sağlıklı un, bulgur, ekmek vs. yapmak mümkün değil. (Bu arada ürün niteliğiyle ilgili Üç Elma’da hoşuma giden bir detay da ürünler hakkında ayrıntılı etiketler hazırlamaları. Hüseyin Bey, kendi ürünlerinin tamamı için bir tür ürün künyesi sayılabilecek bilgi kartları hazırlıyor ve bu şekilde sunuyor. Bu kartlarda ürünün kaynağı, hazırlanma şekli, saklama ve kullanma süresi gibi bilgiler yer alıyor.)
Hakkında fazla bir bilgim olmadığı için sirke konusu benim açımdan gezinin en öğretici başlığıydı. Ağırlıklı olarak elma sirkesi üretilen Üç Elma’da az miktarda üzüm sirkesi de yapılıyor. Ayrıca Genç Ailesi, temizlik amaçlı sirke de üretiyor. Hüseyin Bey, bizlere sirke üretimini aşama aşama anlattı ve sonra sirke tadımı yaptık. Kendimde bu kadar sirke tatma kapasitesi olduğunu bilmiyordum açıkçası. Küçük bardaklara Hüseyin Bey doldurdu, biz içtik. Gerçek elma sirkesinin tadı müthişti, hele dut ağacı gövdesiyle aroma verilmiş sirkenin lezzetini anlatamam. Bu arada sirke anasını da gösterdiler bizlere, şeffaf denizanasına benziyordu.
                                                                           
Kavanozun içinde sirke anası var.
                                  
 Hava çok elverişli olmamasına rağmen, yağmurdan fırsat bulduğumuzda meyve bahçeleri ile bostanlarını da gezdirdiler bizlere. Birkaç çeşit elma yetiştiriyorlar ama bence en güzeli Amasya elması. Kokulu, sulu ve lezzetli elmaları hem topladık, hem yedik. Çocuklar elma toplama işine bayıldılar.

Çiftlikte kaldığımız sürece yediğimiz nefis yemeklerden bahsetmemek olmaz. Bu lezzetlerin sorumlusu da Keziban Hanım. Kızılcık marmeladı, üveyik buğdayından yapılmış yufka ekmek ve erişte, tarhana çorbası ve kavurma aklımızda en çok kalanlar. Tabi kızımın kaç dilim istediği sorulduğunda eliyle beş işareti yapacak kadar çok sevdiği baklava var bir de.
Genç Ailesi’nin evlerinde beş tane konuk odası var. Biz üç aileydik ama Hüseyin Beyin anlattığına göre çok daha kalabalık grupları da ağırlamışlar evlerinde. Biz dört kişi rahatça kaldık bir odada. Akşamları serin olduğu için soba keyfi de yaptık.
Çocuklar için epey eğlenceli bir gezi oldu. Ördekleri beslediler, Hüseyin Bey’in onlar için hazırladığı kerpiçle çamura batma haklarını sonuna kadar kullandılar, köydeki diğer çocuklara özenip çatpat keyfini (babalarının gözetiminde tabi) bile yaşadılar. Kedilerini evde bırakan bizim çocuklar için Güneş’in Buğday ve Mısır isimli kedileri yepyeni bir eğlence kaynağı oldu. Kediler saklansa da bizimkiler yılmadan onları takip ettiler.
Çamurla oynamak çocuklar için gezinin en eğlenceli bölümlerinden biriydi.
İlkbaharda veya yaz başında yine gitme planlarıyla ayrıldık Üç Elma’dan. Kirazları çok güzel oluyormuş, bir dahaki geziyi ona denk getirmeye çalışabiliriz. Özveriyle üretim yapan, bilgiyi paylaşmayı hedefleyen ve yaptıkları işin zorluklarına rağmen kesinlikle karamsar olmayan Genç Ailesini tanıdığımıza çok memnunuz.
Salça, bulgur, un ve pekmez gibi gıdalar hakkında da bilgi verdi bize Genç Ailesi. Ama onların hepsini bir yazıya sığdıramadım. Çiftlik ve orada yetiştirilen ürünler hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz Üç Elma’nın internet sitesine şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz, ayrıca DBB linki de şurada.




 








Hiç yorum yok :

Yorum Gönder