Geçen hafta sağlıklı beslenme konusunda takip
ettiğim sitelerden birinden gelen bir tweet dikkatimi çekti; “Kanada Hükümeti
genetiği değiştirilmiş somonun ticari üretimine onay verdi.” yazıyordu.
AquaBounty isimli şirket,
genetiği değiştirilmiş somonun ticari üretimi için Kanada Hükümeti’nin izin
verdiğini duyuruyordu. Şirketin açıklamasında, Kanada Hükümeti’nin sınırları
belirli tesislerde üretilen GDO’lu somonların insan ve çevre sağlığına tehdit
oluşturmadığı sonucuna ulaştığı, bu nedenle ticari üretim izni verdiği
müjdeleniyordu.
AquaBounty’nin ürettiği
somon balığı, normal somondan 2-4 kat daha hızlı büyüyormuş. Yani somon
balığının genetiğiyle oynanma nedeni, balıkların daha kısa sürede
pazarlanabilir hale gelmesi, bir başka deyişle az zamanda çok kazanç.
Somon haberinin arkasından bu sefer genetiğiyle oynanmış
elma haberi geldi. Arctic Apple isimli şirket, elmanın genetik yapısını
değiştirerek kararmayan elmalar üretmeyi başarmış. Bu uygulamanın denendiği ilk
elma türleri Golden ve Granny Smith. Şirket, ticari üretim izni için ABD ve
Kanada’da gerekli başvuruları yapmış. Konuyla ilgili haberlerden anladığım
kadarıyla izinlerin yakın zamanda alınması bekleniyor.
Elmanın kararmasının ne önemi var, kozmetik bir
değişiklik için gen teknolojisi kullanılır mı diye düşünebilirsiniz. Ama mesele
kozmetik bir değişiklik değil aslında. Elma kararmazsa taze olup olmadığını
nasıl anlayabiliriz? Amaç ürünün dayanıklılığını artırmak, yani az kayıpla daha
fazla kazanç.
Somon ve elma da eklenince GDO’lu ürün listesinin giderek
genişlediğini görmek zor değil. Güney Asya’da A vitamini eksikliğinden
kaynaklanan hastalıkları önleyeceği vaadiyle önümüzdeki yıl ticari üretimine
geçiş yapılacağının müjdesi verilen altın pirinci de dahil edersek liste şimdiden
dikkate değer; mısır, pamuk, soya, kanola, şeker pancarı, papaya.
GDO’yu savunan çevrelerce, hızla artan dünya nüfusu ve bu
doğrultuda artan gıda ihtiyacı GDO’yu meşrulaştırma aracı olarak kullanılıyor.
Bu yöntemler kullanılmazsa insanlığın ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya
kalacağı savunuluyor.
Dünya nüfusunun ve gıda ihtiyacının arttığı tartışılmaz
bir gerçek. Ama GDO’lu tarımın, daha geniş bir ifadeyle endüstriyel tarımın,
insanlığın gıda sorununun çözümü olduğu hiç de öyle tartışılmaz değil. (GDO’yla
ilgili videoya şuradan, endüstriyel tarımla ilgili videoya şuradan
ulaşabilirsiniz.)
Mesela, bitki zararlılarının etkilerini ortadan
kaldıracak şekilde genetik yapısı değiştirilen ürünlerin zirai ilaç kullanımını
daha da artırdığı tespit edildi. Yani
sorunun çözümü olarak pazarlanan teknoloji, sorunun parçasına dönüşmüş.
“Genetiğiyle oynanmış tarım ürünlerinin ABD’de zirai ilaç kullanımına etkileri”
konulu araştırmanın sonucuna göre, 1996-2011 arasındaki 16 yıllık dönemde
ABD’de zirai ilaç kullanımı 183 milyon kilogram, oransal ifadeyle % 7 artmış. (Araştırmanın özet
metnine şuradan ulaşabilirsiniz.)
GDO’nun insan sağlığına, çevreye etkileri tartışmalı olsa
da, tarım şirketlerinin bu alana daha çok yatırım yapacakları kesin. Önümüzdeki
dönemde yeni GDO müjdeleri alacağız muhakkak.
Ama dünyanın dev tarım şirketleri ne kadar savunursa
savunsun, doğal beslenmenin insan ve çevre sağlığı için tek geçerli yol
olduğuna inanan bir tüketici olarak, onların söylediklerine şüpheyle yaklaşmaya
devam edeceğim. Bütün bu genetik mühendisliği yeniliklerinin arkasında
görebildiğim tek şey kazancı artırma güdüsü çünkü.
Kararmayan elmanın, hızla büyüyen somon balığının
birilerinin kazancını artıracağı kesin ama bize iyi gelir mi acaba? Asıl
sorulması gereken soru bu. Ve insan sağlığıyla ilgili şüphe olduğunda, ki bence
GDO’nun sağlığa olumsuz etkileri konusunda şimdiden epey veri var, teknoloji
sahiplerinin şüphelerimizi net şekilde gidermesi gerekmez mi? Ama olan bu
değil; az sayıda tarafsız bilim insanı, sınırlı kaynaklarla GDO’nun insan
sağlığına etkilerini araştırıyor.
Diğer tarafta mali kaynakları bu anlamda sınırsız
sayılabilecek şirketler, bu paraları insanları ikna etmek için halkla ilişkiler
ve lobi faaliyetlerine harcıyorlar. Bu gerçek bile GDO’lu ürünlerin sağlığa
zararlı olmadığı savlarından şüphe duymak için yeterli bence.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder