1 Ekim 2013 Salı

Ankara'da Bir Doğal Tarım Vahası:Tahtacıörencik



Ankara’da bilimsel yöntemlerle doğal tarım yapılan Tahtacıörencik Köyü’nün varlığından birkaç sene önce üye olduğum Doğal Bilinçli Beslenme Grubu (şuradan ulaşabilirsiniz) sayesinde haberdar olmuştum. Bir süredir başta et olmak üzere, köyden ürün alışverişi de yapıyorum. Ama gidip görme fırsatım olmamıştı. İşte bu fırsatı geçtiğimiz günlerde DBB tarafından yapılan bir organizasyon sayesinde yakaladım. 

Köydeki gezinin detaylarına geçmeden, Tahtacıörencik hakkında biraz bilgi vermek gerekir diye düşünüyorum. Ankara'nın Güdül ilçesine bağlı Tahtacıörencik Köyü’nde uzun bir süredir gerçek anlamda ve bilimsel yöntemlerle doğal tarım ve hayvancılık yapılıyor.
Köyde bu konuda ilk girişimi ODTÜ öğretim üyelerinden ve doğa/ekolojik yaşam aktivisti Ceyhan Temürcü başlatmış ve muhtar Necati Duran'ın da desteğiyle Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kollektifi (TADYA) isminde bir oluşum kurulmuş. Bu oluşum zaman içerisinde köy halkının önemli bir kısmını da içine alarak genişlemiş ve ürün çeşitliliği ve miktarı artmış. Meyve ve sebzenin yanı sıra et, yumurta, süt ve süt ürünlerini de kapsayan bir çerçeveye oturmuş.
Köyde tarımsal üretimin su ihtiyacı, hiçbir kirliliğe maruz kalmamış Süvari Çayı’ndan karşılanıyor. Köylüler bu yüzden Süvari Çayı’na hidroelektrik santral kurulması projesine karşı çıkıyorlar. Tarımsal arazilerin çoraklaşmasını, köyün doğal yapısının bozulmasını istemiyorlar.
Ankara’da yaşayanlar Tahtacıörencik Köyü’ne İstanbul otoyolunun Kızılcaham-Güdül gişesinden tali yola çıkarak Yeşilöz - Güdül - Uruş üzerinden ulaşabilecekleri gibi, Ayaş yolunu takip ederek de Güdül’e gelebilirler. Ankara’dan köye ulaşmak ortalama 1,5-2 saat sürüyor.
Tahtacıörencik’e ulaştığınızda güzel mimarisiyle dikkat çeken köyü gezebilir, Süvari Çayı kıyısındaki tarım alanlarında dolaşabilir, su kenarında piknik yapabilir, konuksever köylülerle sohbet edebilir ve önceden haber vermeniz kaydıyla yöresel yemekler yiyebilirsiniz. (Burası gezi blogu değil ama bu hatırlatma işinize yarayabilir; köyde genel kullanıma açık kadın ve erkek tuvaleti mevcut. )
Gelelim kızımla birlikte Tahtacıörencik’te geçirdiğimiz o güzel güne. Grup olarak bizimle yakından ilgilenen muhtar Necati Duran, oğlu İbrahim, gelini Nursemin, bizlere yardımcı olan tüm köylüler ve geziyi organize eden Nihal-Ceyhan Temürcü çifti ve tüm katılımcılarla birlikte güzel bir gün geçirdik. Çocuklar hiç sıkılmadan müthiş bir enerjiyle geçirdiler günü. Köyde, Necati Amca’nın huy itibariyle kuzu kıvamındaki köpeği Arap’la oynadılar, tarlalara gittiğimizde bol bol meyve, sebze yediler. Kızım Necati Amca’nın ampul şeklindeki küçük domateslerine bayıldı. Benim favori meyvem ise oralarda kendiliğinden yetişen yaban üzümüydü.
            
 Necati Amca, Elif'e bu ampul şeklindeki kiraz domateslerden 2 kg. kadar topladı sağolsun.

     Yabani üzümün bu kadar tatlı bir meyve olacağını tahmin etmemiştim.
Gezimizi tamamladıktan sonra, köyde yetiştirilen ürünlerden satın aldık. Köylüler ürünlerini köy meydanına getirdiler; küçük bir pazar oluştu kendiliğinden. Neler yoktu ki bu minik köy pazarında; çeşit çeşit domates, salatalık, fasulye, patlıcan, salça, tarhana, bulgur, tereyağı, yumurta, sarımsak, kuşburnu, ceviz, TADYA’nın bir bileşeni olan Kır Çocukları’nın özverili üreticilerinin ürettiği krem, tentür ve marmelatlar. Tabi bir de sarı buğday unundan yapılan bazlamalar. Öyle ekmeğe düşkün biri değilimdir ama bu bazlamalar o kadar lezzetliydi ki, yanında hiçbir şey olmadan kızımla bir bütün bazlamayı yedik. Eve getirdiklerimizi de oğlum ve eşim afiyetle yedi.

Doğal ürünler söz konusu olduğunda, insanların aklına hemen “acaba çok mu pahalı” sorusu geliyor galiba. Ürünün verimini, dayanıklılığını artırmak için kimyasal gübre ve ilaç kullanan üreticilerin maliyetiyle, doğal koşullarda üretim yapan çiftçinin maliyeti bir değil kuşkusuz. Ama ben doğal ürünlerin erişilemeyecek kadar pahalı olmadığını düşünüyorum. Daha doğrusu bence bu bir öncelik meselesi, çocuklarıma doğal ve sağlıklı şeyler yedirmek benim için tüm başka harcama kalemlerinden daha önemli. Bu açıklamayı yapmışken, ürünlerin fiyatlarına da değineyim kısaca. Hepsi aklımda değil ama hatırladıklarım şöyleydi; domates 3, salatalık 2,5, bulgur 5, sarımsak 6, tomatillo 5 TL, yumurtanın tanesi ise 70 krş.

Yoğun bir aroması olan tomatilloyu (Meksika domatesi) ben çok sevdim.


Tahtacıörencik’te yetiştirilen ürünlere ulaşmak için tek seçenek köye gitmek değil bu arada. TADYA üreticileri her hafta Pazar günü kurulan Ayrancı Organik Pazarı’na geliyorlar, Çarşamba günleri Çiğdem Mahallesi’ndeki Çiğdemim Derneği’ne ürün getiriyorlar, önceden sipariş verdiğiniz ürünleri dernekten alabiliyorsunuz. Ön sipariş yöntemi Ayrancı Pazarı için de geçerli; herhangi bir sürprizle karşılaşmadan, ayırttığınız ürünlerinizi alabilirsiniz pazardan. Ayrıca toplu sipariş organizasyonlarıyla ürünleri evlere de getiriyorlar. Bunun için soğutmalı bir araç alındı geçen yıl. Her hafta çiğ süt dağıtımı yapılıyor abone olanlara. Ayrıca DBB Grubu'nun tüm üreticilerinde olduğu gibi, TADYA'dan da kargoyla adresinize ürün getirtebilirsiniz. Bu seçenek en çok Ankara dışında yaşayanlar için cazip olacaktır herhalde. Bütün bu dağıtım seçeneklerinden haberdar olmak için en iyi yol DBB mail grubuna üye olmak. Gruba nasıl üye olunacağı şurada açıklanıyor. 

Sizler de Ankara ve civarında yaşıyorsanız, Tahtacıörencik’i günübirlik bir gezi güzergâhı olarak aklınızda tutabilirsiniz. Sadece bu güzel köyü gezmek ve Süvari Çayı kıyısında dolaşmak için bile gelinir buraya. Üstüne bir de tamamen doğal yöntemlerle yetiştirilmiş köy ürünleri alışverişiyle ziyareti daha da işlevselleştirmek mümkün.



















Sarı buğday unundan yapılan bazlama nefis.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder