Geçen haftalarda sosyal medya
hesaplarımda duyurduğum bir gelişme olmuştu. Dünyaca ünlü şef ve benim için
daha da önemli kimliğiyle sağlıklı gıda aktivisti Jamie Oliver’in ABD Gıda
Vakfı’nın internet sitesinde “A Journey To Real Food” isimli yazım yayınlandı. Özellikle
çocukların sağlıklı beslenmesi konusunda dünya genelinde çalışmalar yürüten bu
oluşuma bir yazıyla katkı sağlamak benim için büyük mutluluk. Bu yazıyla ben de
sağlıklı beslenme konusundaki kişisel tecrübemi ve görüşlerimi anlatma imkanı
buldum.
Aşağıda yazının Türkçe çevirisi
var. İnsanın kendi yazdığı metni tercüme etmesi tuhaf bir his, umarım bir
yanlışım olmamıştır. Yazının orijinaline göz atmak istersiniz burada. Orijinaline
bakmanız beni mutlu eder, beğenip, paylaşırsanız daha da mutlu olurum:)
“Gerçek Gıdaya Yolculuk
Ebeveyn olmak hayatınızı değiştirir derler. Benim durumumda
da öyle oldu ama oldukça özel bir alanda. Oğlum doğduktan sonra gıda konusunda
çok şey öğrendim ve bu konudaki farkındalığım arttı.
Anne olmadan önce de yediklerim konusunda özensiz biri
sayılmazdım. Lezzetli ve sağlıklı ev yemeğini her zaman sevmişimdir ve
üniversite yıllarımdan beri yemek yaparım. Ama bir çocuğun beslenmesinin
sorumluluğunu üzerime alınca işler değişti; bunun ne kadar büyük ve ciddi bir
sorumluluk olduğunun farkına vardım. Gıda endüstrisi ve onun işleyişi hakkında
daha çok şey öğrendikçe çocuğumun beslenmesinin işlenmiş gıdaların dev
dünyasının dışında olması gerektiğini anladım. Erişilebilirlik, hijyen, sağlık
ve uygunluk özellikleri öne çıkarılarak bizler için çekici kılınan gıdaların
aslında kimyasallar, çok miktarda şeker ve düşük kaliteli yağ ile dolu olduğunu
öğrendim.
Ve bu çekicilik yalnızca gıda etiketlerini okuyana kadar
sürüyordu. Oğlum iki yaşındayken istediği ambalajlı bir tatlının içindekiler
bölümündeki okumaya çalıştığımda ne kadar şaşırdığımı hatırlıyorum. İçindekiler
bölümü çok küçük harflerle yazılmıştı. Bunun nedeni içeriğindeki 20 kadar
maddeyi küçük bir kutunun üzerine ancak böyle sığdırabilmeleriydi. Ayrıca,
içindekilerin birçoğunu tanımıyordum çünkü bildiğimiz anlamda gıda maddesi
değillerdi. Bu kadar yapay şekilde üretilmiş gıdalar çocuklarımız için nasıl
besleyici olabilirdi?
Gıda etiketlerini okuyunca farkına vardığım bir diğer gerçek
şekerle ilgiliydi. Şeker sadece tatlı gıdaların içinde yer almıyordu. Tuzlu
kraker, ekmek, yoğurt gibi birçok gıdanın içinde şeker bulunuyordu. Artık, tatlı
olsun veya olmasın, işlenmiş gıdaların çoğunun şeker içerdiğini biliyorum.
İşlenmiş gıdalarla ilgili bilgim arttıkça, bu tür gıdalardan
uzak durmaya başladım. Buzdolabımızı işlenmiş gıdalardan arındırdık ve onların
yerini ev yapımı alternatifler aldı. Çocuklarım pasta, kurabiye, limonata,
buzlu çay, ketçap veya akranlarının tükettiği herhangi bir işlenmiş gıdayı
talep etiklerinde, ev yapımı bir alternatifini hazırlamaya çalışıyorum. Ailem
için yemek yapmaya başladığımdan beri market raflarından almaya alışık
olduğumuz pek çok ürünün evde kolayca hazırlanabileceğini fark ettim. Ketçap,
mayonez, pizza, kurabiye, pasta, hamburger, puding, limonata, buzlu çay, meyveli
buz, patates cipsi ve daha birçok hazır gıdayı artık evimizde yapıyoruz. Çocuklarım
da bu işe dâhil oluyorlar. Yemek yapmak bizim için bir aile eğlencesine
dönüşüyor.
Abur cubur yerine sağlıklı, besleyici gıdalarla büyüyen
çocukların yetişin olduklarında daha iyi beslenme tercihlerinde bulunacaklarına
inanıyorum ve öyle olmasını umuyorum. Bir başka deyişle, bir çocuğa sağlıklı
beslenme alışkanlığı kazandırmak, o çocuğun gıda konusunda yaşam boyu yapacağı tercihleri
belirlemesinde ilk adım aslında. Ebeveynler olarak çocuklarımıza iyi beslenmeyi
öğretme sorumluluğumuz var. Bu kesinlikle önemli bir sorumluluk ama kişisel
tecrübem bana bunun zor, çok zaman alıcı veya stresli olmak zorunda olmadığını
gösterdi.
Sağlıklı beslenmenin ancak gerçek, doğal gıdayla mümkün
olduğuna inanıyorum. Ambalajlarının üzerinde ne yazarsa yazsın, hiçbir işlenmiş
gıda gerçek, taze malzemelerle evde hazırlanmış bir yiyeceğin yerini tutamaz.
Sağlıklı beslenme, kalori sayımları veya zayıflama
diyetleriyle alakası olmayan uzun vadeli bir tercih bana göre. Biz onların
sağlığı için endişelenmeden çocuklarımın yemekten keyif alabilmelerini
istiyorum. Ve bunu sağlamanın en iyi yolunun masaya sağlıklı yemekler koymak
olduğunu düşünüyorum.
Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmaya çalışmak, insanı
gıda konusunda daha fazla şey öğrenmeye teşvik ediyor. Bu noktada artık
tüketiciden daha fazlası oluyorsunuz. Yerel üreticilerden ürün almaya
başladığımdan beri, gıda ve gıda üretimi konusunda birçok şey öğreniyorum.
Çocuklarımın da tarım, çiftlik, bahçe gibi konular hakkında en azından temel
seviyede bilgilerinin olmasını istiyorum. Bu nedenle yakınımızdaki çiftliklere
gezmeye gidiyoruz, sebze ve meyvelerin nasıl yetiştiğini, hayvanlara nasıl
bakıldığını yerinde görüyoruz. Çocuklar bu gezilerden büyük keyif alıyorlar ve
birçok şey keşfediyorlar.
Sonuç olarak, öğrendiklerim her zaman beni mutlu etmese de,
gıda konusunda öğrendiklerimden memnun olduğumu söyleyebilirim. Daha öğrenecek çok
şey var ve çocuklarımın beslenmesiyle ilgili her şeyi kontrol edemeyeceğimin
farkındayım. Çünkü büyüdükçe yemek konusunda dış etkilere daha açık hale
gelecekler ve bunların büyük bölümü olumsuz etkiler olacak, ama bu benim
ebeveyn olarak çocuklarıma sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmelerinde
yardımcı olma sorumluluğumu ortadan kaldırmaz. Bu ciddi bir sınama gibi
gelebilir, kesinlikle de öyle, ama bunun üstlenmemiz gereken bir mücadele
olduğuna yürekten inanıyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder