Sosyal medya hesaplarımı takip
edenler bilir, sirke benim için özel bir besin desteğidir. Güne onsuz başlamam
diyebilirimJ
Yıllar önce, bir yerde sabah aç karnına içilen sirkeli bir bardak suyun faydalı
olduğunu okuduğumdan beri bu uygulamayı alışkanlık haline getirdim.
Geçtiğimiz hafta sevgili Annekaz tarafından organize edilen ve İda Bahçe'yle buluştuğumuz etkinliğin ana
konularından biri sirkeydi. Uzun süredir alışveriş yaptığım doğal üreticilerden
biri olan İda Bahçe'yle Ankara buluşmasında Gülhan Hanım'la doğal tarım ve
katkısız ürün konularında kapsamlı bir sohbet yaptık ve diyetisyen Didem Hanım’dan
sirkeyle ilgili bilgiler aldık. Buluşma vesilesiyle ben de kiraz sirkesiyle
tanışmış oldum. Sirkeyle ilgili yeni bilgiler de edinince, öğrendiklerimi
paylaşmak istedim.
Sirkenin sağlığımız açısından pek
çok faydası var tabi. Ama bunlara geçmeden önce nasıl bir sirkeden bahsettiğimi
açıklamak isterim. Elma, üzüm, kiraz, alıç veya girabolu sirkesi fark etmez,
önemli olan sirkenin doğal olması. Sirkeyi insan vücudu için faydalı hale
getiren fermantasyon, zaman gerektiren bir süreç. Geleneksel üretim
süreçleriyle hazırlanan sirkede, sirke anası oluşuyor. İçerisinde bir dizi
protein, enzim ve faydalı bakteri barındıran sirke anası, sirkeye bulanık bir
görüntü veriyor. Pastörizasyon ve filtreleme işlemlerinden geçmeyen doğal
sirke, berrak bir sıvı gibi gözükmüyor. Endüstriyel bir ürün bandının başına
meyvenin konulup hattın sonunda sirke olarak şişelendiği bir üretim tekniğiyle
elde edilen sirkede ise pırıl pırıl görünümüne rağmen, sirke anası oluşmuyor.
Metabolizmanın işleyişini
iyileştirici özellikleriyle bilinen doğal sirke, kan şekerinin dengelenmesinde ve
demir emiliminin artırılmasında da etkili. Sirke ayrıca, bağırsak florası
açısından faydalı bakteriler içeriyor. Geleneksel güzellik reçetelerinin önemli
malzemelerinden biri olan sirkenin, saç ve cilt sağlığına olumlu etkileri
biliniyor.
Son dönemde özellikle kilo
kontrolü ve zayıflamaya yardımcı etkisi bağlamında elma sirkesinin adını daha
çok duyuyoruz. Ancak, bu diğer meyvelerden elde edilen sirkelerin daha az
yararlı olduğu anlamına gelmiyor. Mesela yeni tanıştığım kiraz sirkesinin öne
çıkan özelliği, ödem gidermede etkili olması. Alıç sirkesi kalp-damar sağlığını
destekleyici özellikleriyle gündeme geliyor. Aslına bakarsanız, doğal
yöntemlerle üretilen tüm sirke türlerinin faydalı olduğunu düşünüyorum. Tabi
bu, sirke tüketmesinde sağlık açısından bir sorunu olmayan insanlar açısından
geçerli. Mide rahatsızlıkları gibi sirke kullanımının sorun oluşturabileceği
durumların olduğunu da hatırlatmadan geçmeyeyim.
Miktar, sirke tüketimi açısından
üzerinde durulması gereken bir konu.
İncelediğim çeşitli kaynaklarda, günlük sirke tüketimi konusunda
üzerinde fikir birliği sağlanmış bir üst limite rastlamadım ama genel olarak,
günde iki-üç yemek kaşığının yeterli olacağı söyleniyor. Benim günlük tüketim
miktarım da bu seviyelerde.
Sirkeyle ilgili öğrendiklerimi
genel olarak özetledikten sonra, beslenmede nasıl yer verdiğimi biraz
açıklayayım. Yazının başında da değindiğim gibi, her sabah büyük bir su bardağı
suya bir yemek kaşığı elma sirkesi ekleyerek içiyorum. Bunu zayıflama amacıyla
yapmadığım için o yönde bir etkisi var mı bilmiyorum. (Açıkçası, genel olarak
iyi beslenmezken, sabahları aç karnına içilen sirkeli veya limonlu suyun kilo
verdireceğinden şüpheliyim.) İda Bahçe buluşmasında kiraz sirkesiyle ilgili
öğrendiklerimden sonra, akşamları da kiraz sirkeli su içmeye başladım. Yatmadan
önce bir bardak suyun içine bir yemek kaşığı kiraz sirkesi ekleyerek içiyorum.
Kiraz sirkesinin tadı, elmadan çok farklı değil. Belki çok az daha yumuşak olduğunu söyleyebilirim. |
Sirkeli suyun tadı kimilerine
sert gelebilir. Sizin için de bu durum geçerliyse karışıma bir tatlı kaşığı bal
ekleyebilirsiniz. Bana sorarsanız mesele alışkanlık kazanmakla ilgili. Başka
bir deyişle, bir hafta-on gün kadar dişinizi sıkarsanız, sonrasında sirkeli
suyun tadı muhtemelen kötü gelmeyecektir. Ama bu şekilde olmuyorsa, bal iyi bir
çare.
Çocuklara şimdiye kadar sirkeli
su vermedim, böyle bir denemeye sıcak bakacaklarını pek tahmin etmiyorum. Ama
onlar da özellikle salataların içinde sirke yiyorlar. Miktar abartılmadığı
sürece, çocuklara rahatsızlık verecek bir koku olmuyor. Limonla birlikte
kullanınca tadı daha da az belirgin hale geliyor. Sirkenin en yakıştığı salata
ise beyaz ve mor lahanayla yapılanlar. Bu iki tür lahanayı doğradıktan sonra
sirke ve tuzla ovunca içlerindeki şeker açığa çıkıyor ve keyifle yenen
salatalara dönüşüyorlar. Başka malzemeye bile ihtiyaç duymuyorlar. (Nasıl
hazırlandığını görmek isterseniz şurada.)
Sirkeyle ilgili paylaşmak
istediğim önemli bir diğer nokta saklama koşulları. Aldığınız veya
hazırladığınız doğal sirkenin besleyici içeriğinden en iyi şekilde yararlanmak
için uygun şekilde saklamalısınız. Sirkenin güneş almayan kapalı bir dolapta
muhafaza edilmesi ve şişe kapağının kapalı tutulması lazım. “Plastiğe hayır”
kuralı sirke için önemli. Asit içeren bir gıdanın plastik şişelerde hazırlanması
ve plastikte satılması uygun değil. Bu iş için cam şişe ideal.
Şimdilik sirkeyle ilgili
öğrendiklerim bu kadar. Yeni şeyler öğrenirsem onları da paylaşırım. Mutfağımızda
yüzlerce yıldır geleneksel olarak üretilen bu özel gıdayı, olması gereken, yani
doğal haliyle sofralarımızdan eksik etmemeliyiz.